44 yıllık sanat yaşamında başta “Sen Sevgini Bana Sakla”, “Kaşın Gözün Şöyle Dursun” ve “Sürmeleri Sürünme Salınarak Yürüme”, “Düşündüğüm Biri Var” ve “Şansım Açıldı” gibi ölümsüz şarkılar olmak üzere yaptığı tüm besteleriyle kalplerimizde ayrı ayrı taht kuran bestekar Hüsnü Üstün; “Sözlere ruhunu veren müziktir. Bir şarkıda söz iskeletse beste de onun ruhudur. Söz müziklenir ve müzikle değer kazanır. Bestekar besteyi yapar ama bahtını yapamaz. Nasıl her insan kaderine koşarsa, her şarkının bir kaderi vardır ve bahtı ona koşar” diye konuştu.
Bestekar olabilmeyi nasıl tanımlarsınız?
Dünyaya gelip sonradan olunan bir şey yok aslında bestekar ve sanatçı olarak doğuyorsun. Mevcut olan açığa çıkıyor ve onu geliştiriyorsun. Allah vergisidir, kolay yetişilmiyor.
200’ü aşkın besteniz var sanırım…
Evet, aynı zamanda benim besteciliğim şarkılar, saz eserleri ve ilahiler olmak üzere 3 yönlüdür.
Peki, geriye dönüp baktığınızda Hüsnü Üstün olarak sizin de en çok tanınmanızı sağlayan ve en sevdiğiniz besteniz hangisidir?
İlk göz ağrıları vardır hayatında insanların… 1985’te “Sürmeleri Sürünme Salınarak Yürüme” adlı ilk bestemi yaptım ve ilk olarak Yıldırım Gürses okudu. O şarkı benim bestekarlık kaderimi çizdi ve o yıllarda çok sevildi diyebilirim. Çünkü o şarkıyla Türkiye’de tanınındım ve talep edilmeye başladım. Düğün salonunda çalışan arkadaşıma bir gün demiştim ki; “Bir şarkım düğün salonunda çalınırsa bana haber verirsin çünkü ben o zaman besteci olduğumu biraz anlarım.” Sonrasında zaten birçok bestem birçok sanatçı tarafından seslendirildi.
Bütün bu besteleriniz içerisinde, başta Zeki Müren olmak üzere çok sayıda sanatçının seslendirdiği “Sen Sevgini Bana Sakla” besteniz var. Unutulmayan bu eseriniz için neler söylersiniz?
O şarkının sözleri Aşkın Tuna’ya, bestesi de bana ait. Aşkın Tuna ile birlikte başladık ve zamanla tanınır olduk. Emel Sayın, Sibel Can, Coşkun Sabah ve çok sayıda ünlü sanatçı bizim şarkılarımızı okudu.
Bir şarkı size geldiğinde sözlerini okuyorsunuz bu şarkının çıkışı nasıl oldu?
Kızım Beste Üstün, Devlet Opera ve Bale sanatçısı aynı zamanda Ankara’da öğretim üyesidir. Kızım her türlü sevginin kıymetini ayrı ayrı bilir. Aslında ben de bu şarkıyı “sevgini biraz da babana sakla” diye kızımı düşünerek besteledim. 1987’de ödül aldığımız ilk şarkı Emel Sayın’ın okuduğu “Böyle Kutlanırmış Hep Ayrılıklar” şarkısıdır. 400’e yakın şarkının arasında seçilen 12 şarkı içerisinden ikisi sözleri Aşkın Tuna ve bestesi bana aitti. 1991 yılında da “Sen Sevgini Bana Sakla” şarkımız ödül aldı. Bu şarkımızı da ilk olarak Zeki Müren okudu. Dolayısıyla peş peşe ödüller gelmeye başladı zaten büyük ablam bana “Hüsnü, sen daha 5 yaşındayken senin bestekar olacağın belliydi” derdi.
Bir şarkının sözlerini unutulmaz kılan şüphesiz notalarla buluşmuş halidir. Çünkü bir şiir gibi okuduğumuzda aklımızda tutmak zor ama melodisi kulağımıza geldiğinde hemen anımsıyoruz öyle değil mi?
Elbette, çünkü sözlere ruhunu veren müziktir. Bir şarkıda söz iskeletse beste de onun ruhudur. Söz müziklenir ve müzikle değer kazanır.
Peki, size geldiğinde okuduğunuz bir şarkı sözünü genellikle nasıl bestelersiniz?
Bir güfteye yani şarkının sözlerine bakınca ondan etkilenmem gerekli. Zaten “bu şarkıyı yazsaydım ben böyle yazardım” dediğim güfteleri seçiyorum. Ben söz yazarı değilim ama benim yaşanmışlığım ve hâlet-i rûhiyemi anlatan sözleri okuyunca tabi daha da yürekten besteliyorum. Ben şöyle tarif ediyorum; ünlü bestekar en az üç bestesi halka mal olup nesilden nesile aktarılarak silinmeyendir. Ben “eskimeyen eski şarkılar” ifadesini kullanıyorum. Bir bestekarlar var, bir de heveskarlar! Bestekarlığın karı manevidir. Bu kadar sene ünlüler çok sayıda şarkılarımı okudu. Bestekarlıkta 44. yılıma giriyorum. Ben bestekarlığı ne tanınmak, ne de çorba parası için yaptım! Asla telif hakkı peşine de düşmedim zaten MESAM (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği)’ne üyeyim ve oradan geliyor. Bestekarlığı para kazanmak için de yapmadım. Bunu manevi yaptım. Ama ben böyleyim bunu tabi genelleyemezsiniz ve saygı duyuyorum.
Şimdilerde neler yapıyorsunuz?
Çok üst düzey talebelerime özel ders veriyorum ve her zaman “veren olgun, alan uygun olacak” diyorum. Atatürk Kültür Merkezi’nde ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda “Yaşayan Efsaneler” korolarını yönettim. Uzun yıllar boyunca koro çalışmaları yaptırdım ama 7 yıl önce koro çalışmalarını artık bıraktım. Dostlarımı kıramadığım için sadece ÇAYDEF Korosu’nu çalıştırmaya devam ediyorum. Anneannemin ismini verdiğim “nadire” ve anneme armağan ettiğim “arzu hal” yeni makamlarını terkip ettim. “Saz Eserleri – Hüsn-ü Nağme” albümüm çıkalı 5 sene oldu ve bu albümümüm geliri down sendromlu çocuklara gidiyor. Bu albümdeki saz eserlerinin hepsi TRT repertuarında yer alıyor. Geliri sokak çocuklarına gidecek olan “Makamlar ve Mucitleri” kitabım ve geliri engelilere gidecek olan kitabım “Sadr-dan Satra Makamlar ve İncelikleri” yolda… Okurlarla buluşmalarına az kaldı. 42 senelik sahne hayatım hala devam ediyor. Musiki bahane, sohbet şahane talebelerimi çok seviyorum. Bir bestekar için en büyük kar manevidir yani şarkılarının halka mal olup kalıcı olmasıdır. Nesilden nesile aktarılmasıdır. En büyük eserim öğrencilerimdir.
Sarıyer deyince aklınıza neler geliyor? Sarıyer’e sık sık gelir misiniz?
Sarıyer çok sevdiğim bir yerdir. Sarıyer’in Büyükdere Mahallesi’nde çocukluğum geçti. Orada teyzemin yazlığı vardı. Sarıyer’de akrabalarımız da var. Ressam İbrahim Balaban, eşimin eniştesidir.
Peki, Sarıyer’de geçirdiğiniz bir vakitte bestelediğiniz bir şarkınız da var mı?
Var tabii… Mesela Yıldırım Bekçi’nin okuduğu “Düşündüğüm Biri Var” şarkısı albüm adı da oldu. Bir de Faruk Tınaz’ın okuduğu “Şansım Açıldı” şarkısı o da albüm adı oldu. Ben çok mütevazı biriyim. “Düşündüğüm Biri Var” şarkısı ne oldu biliyor musunuz? Bir köşe yazısında yazıldı. Yazıyı okuyan Sudan Büyükelçisi bu şarkıyı dinliyor ve çok beğeniyor. Eşinden de hasret içinde uzakta olduğu için arayıp diyor ki “Bir şarkı dinledim bu şarkı bizim şarkımız olsun.” Sözleri Aşkın Tuna’ya aittir.
Yeni yetişecek olan bestekarlara tavsiyeleriniz neler olur?
Bestekar imzası, tavrı ve tarzıyla sabırlı olmalıdır. Çünkü bir bestekar besteyi yapar ama bahtını yapamaz. Nasıl her insan kaderine koşarsa, her şarkının bir kaderi vardır ve bahtı ona koşar. Bestekarın tescilini de halk yapar. Yaşayan efsaneler denilince 8 bestekar ancak bulunabiliyor. Bestekar olanların bunun doğuştan olduğunu kendilerinde keşfetmeleri gerekiyor. Sonradan ne bestekar ne de ressam olunmuyor. Öncelikle sanatsal bakacaksın. Ben 13 yaşında kendi içimde beste denemelerimi ailemle paylaşmaya başladım. Beste yapmaya halen devam ediyorum. En son bir Roman oyun havası bestesi yaptım.
Zeki Müren ile anılarınız var mı? Bize o anılarınızı anlatır mısınız?
İki yılbaşı akşamında Zeki Müren’in orkestrasında ud çaldım. “Gündüzüm Seninle” ve “Mihrabım Diyerek” şarkılarında Zeki Müren’e udumla eşlik ettim. Zeki Müren, 1986’da, bestesi bana ait olan “Kaşın Gözün Şöyle Dursun” şarkısını da kendisi isteyerek seslendirdi.
Günümüzde Türk Sanat Müziği’nden biraz uzaklaşıldı mı? Tavsiyeleriniz neler olur?
Ben bu müziği dinletmesini biliyorum. Bestekarın tescilini kim yapar biliyor musunuz? Musiki seven halk yapar. Çünkü onun şarkılarını beğenir. Ünlü bestekarı tarif edeyim mi? Şarkılarını ünlüler okur, ünlenir, halk beğenir ve artık halkın olur. O bestekar da ünlü bestekar olur. Herkese ünlü bestekar denilmez. En az 3 şarkısı halka mal olacak.
Ud sizin için nasıl bir enstrüman bizlere anlatacak olsanız?
Benim bir uzvum gibidir. İsim taktım ona, udumun adı Refika, yani “refakat eden” anlamına geliyor.
Ud duyguları insanlara ulaştırma açısından nasıl bir enstrümandır?
Çok etkilidir. Zaten ud meyve ağaçlarından yapılır ve tınısı, rengi, tesiri de çok iyileştiricidir. Mucidi Farabi olan ud, Türk müziğinin en tesirli ritim sazıdır.
HÜSNÜ ÜSTÜN KİMDİR?
20 Haziran 1956 tarihinde İstanbul Üsküdar’da dünyaya geldi. Annesi Zuhal Hanım, babası Rüştü Üstün’dür. İki ablası vardır. Erkek kardeşi ise vefat etti. Hüsnü Üstün, Osmanlı Sarayı’nda Kur’an okumaya nail oldu. Saadettin Kaynak ve Yesari Asım’ın yakın arkadaşlarından olan, Kur’anı ezbere bilen bir “Kur’ra” rim adamı olan adını da ondan almıştır. 1940’lı yılların Kur’an Hafızı Bulgurlulu Hafız Hüsnü’nün torunudur. Hüsnü Üstün öğrenim hayatına Çamlıca İlkokulu’nda başladı. Bağlarbaşı Cumhuriyet Lisesi Orta kısmı ve Göztepe Ticaret Lisesi’nde okudu. 1981 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikisi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nden mezun oldu. Babasının amatörce musiki ile ilgilenmesi dolayısıyla ilkokul çağlarında müziğe ilgi duyan Hüsnü Üstün, 1972 yılında Ziya Aydıntan’dan gitar dersleri almaya başladı. Bir yıl kadar devam eden bu dersler, babasının bir arkadaşına ait udu bir akşam eve getirmesiyle sona erdi. Bu sefer ud ve repertuar dersleri için Üsküdar Mûsiki Cemiyeti’ne kaydoldu. 4 yıl, merhum Emin Ongan yönetimindeki bu cemiyete devam ederek bugünkü musiki bilgilerinin temelini atmış oldu. Üsküdar Mûsiki Cemiyeti’nde Emin Ongan ve Şeref Çakar 2 yıl devam ettiği Kadıköy Mûsiki Derneği’nde ise, Melâhat Pars’tan dersler aldı. Ayrıca Amir Ateş ve merhum Bülent Türkeli hocalardan yararlandı. 1977 yılında konservatuar eğitimine başladı. Bekir Sıdkı Sezgin, Cevdet Çağla, Halil Aksoy, Sadettin Heper ve Yavuz Özüstün’den istifade etti. İlk bestesini 1976 yılında yaptı. Kürdîli Hicazkâr makamındaki “Hangi Derde Müptelâsın, Nedir Feryâdın Gönül?” isimli bu şarkısını bir arkadaşının elinde gören hocası Cevdet Çağla, kendisini çağırarak bu başarısından dolayı tebrik eder, yeni besteler yapması için teşvik eder. İşte bu olay Hüsnü Üstün’ün unutamayacağı anıları arasında yer alır, hem de bugünün sevilen bestecisi Hüsnü Üstün’ü yaratır. Bestecilik konusunda Mutlu Torun ve Halil Aksoy’dan da teşvik görmüştür. Ud, Nazariyat usûl, repertuar ve ud dersleri veren Hüsnü Üstün, ilk musiki hocalığına Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde başlamış, daha sonra Kadıköy ve Kalamış Mûsiki Cemiyetleri’nde devam etmiştir. Bunun yanı sıra bazı orta dereceli okullarda Türk Mûsiki kol faaliyetleri kurarak korolar çalıştırmış ve konserler vermiştir. 1996 yılından 2004 yılına kadar Üsküdar Bağlarbaşı semtinde, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Klâsik Batı Müziği ve Türk Sanat Müziği Eğitimi verilmekte olan özel bir öğrenim kurumunda Türk Sanat Müziği repertuar, üslûp, tavır, ud, solfej, nazariyat, konservatuara hazırlık dersleri vermiş ve koro şefliği yapmıştır. 1987 yılında eşi Edibe Hanımla evlenen Hüsnü Üstün; Beste (1988) isimli bir kız çocuk babasıdır. Kızı; müzik ve bale eğitimi almış, Ankara Devlet Opera ve Bale sanatçısıdır. Aynı zamanda hocadır. 200 kadar çeşitli formlarda besteler yapan Hüsnü Üstün’ün 45 bestesi çeşitli sanatçılar tarafından 72 defa kaset ve CD’lerde seslendirmiştir. “Düşündüğüm Biri Var”, “Şansım Açıldı”, “Ölesiye Sevmek” gibi bazı şarkıları albüm isimleri oldu. TRT repertuarında şarkıları, saz semaileri, saz eserleri, methal, longa, sirto ve oyun havaları olarak ve çeşitli makamlarda ilahiler olmak üzere 200 eseri mevcuttur.